Dünya üzerinde diri fay hatlarının en yoğun bulunduğu 10 ülke arasında yer alan Türkiye, yine acı bir depremsınavıyla karşı karşıya. Kahramanmaraş merkezli felaketin acısı dinmeden başka bölgelerde de benzerini yaşayabileceğimize ilişkin uyarılar, kentlerin deprem hazırlığı konusunun bir kez daha masaya yatırılmasına neden oluyor. Peki kent planlama afetle mücadelenin hangi noktasında olmalı ve bu konuda dünyadaki en iyi örnekler neler?
Yaşadığımız acı olayda daha kaybettiklerimizin yasını tam tutamadan, yeni kentlerde yeni felaketlerin olabileceğiyle ilgili uyarılar uykularımızı kaçırıyor. Felaketin üzerinden zaman geçip olayları daha soğukkanlı şekilde değerlendirdiğimizde; elimizdeki yeni ipuçlarına, bilgilere ve belgelere bakarak bu sınavda ülke olarak neden başarılı olamadığımızı daha iyi algılayabileceğiz.
Ancak şu an net bir şekilde görünen o ki bildiğimiz ve beklediğimiz felaketlere hâlâ hazırlıklı değiliz ve bir şeyler yanlış gidiyor. Oysa araştırmalar dünya üzerinde diri fay hatlarının en yoğun bulunduğu 10 ülke arasında Türkiye’nin de bulunduğunu gösteriyor ve doğa bize her fırsatta, “Hazırlıklı, dürüst ve kriz yönetiminde soğukkanlı ol!” mesajlarını veriyor…
Japonya’da Deprem Konusundaki Önlemler
Önemli deprem ülkelerinden Japonya’da, aşağı yukarı 5 yıl aralıkla şiddetli bir deprem olur. Ülkedeki deprem skalasına göre 5 ve daha büyük sarsıntılarda otomatik olarak sarsıntı uyarısının alındığı sismometreler sayesinde bölgedeki vatandaşlara uyarı mesajları iletilir. Yine vatandaşlar deprem konusuna daha ilkokul zamanında hazırlanır, bilinçlendirilir. Ülkede sık sık deprem tatbikatı yapılır, halk bilgilendirilip eğitilerek afete hazır duruma getirilir.
Japonya’da “ulusal uyarı sistemi ve acil durum mobil uyarı” gibi sistem ve ekiplerin yanı sıra önceden belirlenip halk ile paylaşılan tahliye plan ve haritaları ile yerel acil durum prosedürlerine yönelik hazırlıklı olunması için topluluk müdahale planları (CRP) uygulanır.
Japonya’da Ruhsatsız Bina Yok
Tüm bunların yanı sıra Japonya, deprem yönetmeliğine de sıkı sıkıya bağlıdır. Ülkedeki tüm yapılar bu şekilde inşa edilerek düzenli olarak denetlenir. Japonya’da depremden kaçacak yer olmadığı için dayanıklı bina yapmak zaten zorunludur ve üreticiler de sarsıntılarda mutfaktaki fincanın dahi kırılmayacağı kadar dayanıklı bina yapma ihtiyacı hissederler. Üstelik bu standart sağlanmıştır ve emniyet payları da ona göre koyulmaktadır. Ruhsatsız bina bulunmayan bu ülkede iç dekorasyon bile izne bağlıdır.
Tabii uzmanlığımıza göre bizim ele almamız gereken konu, planlamadır…
Kent Planlama, Depreme Karşı Önlemlerin Neresinde Yer Alır?
Kent plancılığı, işin kriz öncesi kısmında etkilidir. Bu alanda önde gelen ülkeler; ani gelişen doğal felaketlere karşı maddi/manevi hasarı nasıl asgariye indirebilmektedir ve kent plancılığı bu önlemlerin neresinde yer alır? Örneklerden yola çıkarak bazı kısa tespitlerimizi aktaralım…
Kentlerin doğru lokasyonlarda konumlanması, afetlerle mücadelenin temelinde yer almaktadır. Yapılaşmanın diri fay hatları üzerine gerçekleşmemesi gibi adımlar, planlamanın konusunu oluşturur. Her ne kadar planlama süreci ve kentlerin oluşumu yeryüzünde gerçekleşse dahi yeraltının jeolojik yapısı ve bu yapının sığ derinliklerde yaşanan değişimin belirlenmesi de önemlidir.
İyi bir planlama, afet anında gerçekleşecek zararı mümkün olduğunca en aza indirger. Mevcut yerleşimin geliştirilmesi ve iyileştirilmesi amacına yönelik yapılan planlama çalışmaları, afetten en az zararla kurtulmada önemlidir. Afet öncesinde alınacak tedbirler aynı zamanda afet anında ve sonrasında müdahaleyi kolaylaştırmada da önemli bir yer tutmaktadır. Planlama süreci, üst ölçekli planlardan başlanarak alt ölçekli planlara kadar inilmesini gerektirmektedir.
Sakınım Planı Nedir?
Afet öncesinde sakınım planlarının hazırlanması şarttır.
Sakınım planları;
- İlgili yönetmelikte belirlenen belgelerden oluşur,
- Doğal ya da diğer tehlikeler nedeniyle yüksek risklerin yer aldığı bölgeler, alt bölgeler ve yerleşme birimlerindeki risk sektörlerini tanımlayarak sektörel risk yönetim biçimlerini belirler,
- Her risk sektöründe veri tabanı geliştirme yöntemini açıklar,
- Sektörün ilgililerini, yönetim biçim ve zamanlaması ile denetim/izleme sorumlularını belirler,
- İlgili idareler, özel kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ve yerel topluluk yönetimlerinin iş birliği ile uzun, orta ve kısa dönemlerde topyekûn risk yönetimi için hazırlanır,
- Bölge, alt bölge, il çevre düzenleme ve çevre düzenleme planları ile imar planlarına risklere ilişkin mekânsal bilgiler aktarır.
Sağlıklı Bir Veri Tabanında Hangi Bilgiler Olmalı?
Sakınım planlarının oluşturulması için sağlıklı bir veri tabanına sahip olunması gerekir. Bu veri tabanı aşağıdaki bilgileri içermelidir:
- Kentsel ulaşım ağı (ana yollar, otoyollar, ulaşım aksları),
- Kentsel altyapı durumu (su, kanalizasyon, drenaj, doğal gaz, haberleşme, elektrik),
- Binaların imar durumu (kat yükseklikleri, yol genişlikleri, yoğunluk bilgileri), bina yoğunlukları (kişi/hektar),
- Yerleşmedeki kritik binalar,
- Yapıların tarihsel niteliği,
- Binaların yaşı ve yıpranmışlığı,
- Arazi ve bina mülkiyeti,
- Nüfus ve demografik yapı özellikleri,
- Jeolojik veriler.
Akıllı şehirler sayesinde bu verileri sağlamak da artık çok daha kolay olacaktır.
Afetle Mücadelede Başarılı Olan Ülkelerin Ortak Özellikleri
Afetlerle mücadelesindeki başarısı ile bilinen tüm ülkelerin ortak özelliği, kendi risk yönetim politikalarını ve afet kanunlarını oluşturmalarıdır. Örneğin Şili’deki ulusal afet risk yönetim politikası, Amerika Birleşik Devleri’ndeki (ABD) acil durum yönetim sistemi gibi… Ülkelerin afet düzenlemeleri de uygulamada bir şekilde kent planlamasıile ilişkilendirilmiştir.
Deprem anında ve sonrasında kullanılacak bazı bölgeler, bu konuda önem taşımaktadır. Geçici toplanma alanları, afetlerle mücadelede halkın bilgilendirilmesi ve yönlendirilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Yine helikopter pistleri, enkaz döküm ve çadır alanları, lojistik depolar ile dağıtım noktaları kent yönetimi tarafından önceden belirlenmesi gereken bölgelerdir.
Afet ve sonrası hasarları önlemeye yönelik tüneller de kent yönetimi tarafından düşünülmüştür. Örneğin Tokyo’nun altında bulunan su deşarj tüneli; tsunami gibi sel felaketlerinde sel sularını toplayıp suyu güvenli şekilde Edo Nehri’ne boşaltır ve şehir büyük bir sel felaketinden korunur. Sonuçta afetler sadece yer sarsıntısından ibaret değildir, sonradan oluşacak tsunami ile sel baskınlarını da düşünmek gerekir.
Şeffaf bilgilendirme esastır. Bu tür ülkelerde risk haritaları tespit edilerek kamuoyuyla paylaşılır. Her türlü hazırlık, planlama ve yapılaşma bu risk haritasına göre gerçekleşir.
Ulusal Mekânsal Strateji Planı, Afetlere Yönelik İçeriğe de Sahip Olacaktır
Deprem öncesinde Türkiye’nin “Ulusal Mekânsal Strateji Planı”nın mart ayında açıklanmasına yönelik hazırlık yapılmaktaydı. Bu plan, insanların hayat kalitesinin artırılmasına yönelik bir çalışmaydı ve eminiz ki kent plancılarına yol göstermek üzere afetlere yönelik bir içeriğe de sahip olacaktır.
Afet sonrası yeniden yapılanma olarak anılan süreçteki adımlarda kent plancılığının rolü, kentsel dönüşümün sağlıklı gerçekleşmesi konusunda yapılacak planlamayı ifade eder. Örneğin ABD’de uygulanan acil durum yönetimi, Bütünleşik Acil Durum Yönetimi Sistemi (IEMS) olarak tanımlanmaktadır ve yerel belediyelerden ulusal hükûmete kadar bütün düzeyler bu sistemde bir araya getirilmekte, işin içine özel sektör de katılmaktadır. Ülkemizde de afet şehirlerine yönelik master planlar bu amaçla hızla hazırlanmaktadır. Deprem dirençli kentleroluşturmak adına şehir merkezleri, bu plan çerçevesinde yeniden inşa edilecektir.
Betonarme Evlerin Ömrü Ne Kadardır?
Betonarme evlerin ömrü ortalama 30 yıldır, yapılarda 30 yıl sonra emniyet sınırı düşer ve risk başlar. Binaları yeni kanuna göre yenilemek zorunlu hâle getirilmelidir ve bu konu asla mülk sahibinin rızasına bırakılmamalıdır. Özetle doğru veri, sıkı denetim ve disiplinlerarası çalışmalar sayesinde doğru planlama yapmak mümkündür.
Afetlere hazırlıklı ve bilinçli olduğumuz günlere erişebilmek dileğiyle…